Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Phrasals | (biriyle başka biri) arasında gidip gelmek | fluctuate between (someone and someone else) v. | ||
The Europe that the Heads of State are building fluctuates between powerlessness and contempt. Devlet Başkanlarının inşa etmekte olduğu Avrupa, güçsüzlük ve küçümseme arasında gidip gelmektedir. More Sentences |
||||
Phrasals | (biriyle başka biri) arasında gidip gelmek | alternate between (someone and someone else) v. | ||
Phrasals | (biriyle başka biri) arasında gidip gelmek | alternate between (someone and someone else) v. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Phrasals | biriyle başka biri arasında gidip gelmek | alternate between something and something else v. |
Phrasals | biriyle başka biri arasında gidip gelmek | alternate between something and something else v. |